Ahmet Minguzzi Cinayeti: Merak Edilen Sorular ve Cevaplar
"15 yaşındaki bir çocuk, İstanbul'un göbeğinde neden öldürüldü?" "Sanıklar, cinayeti işledikten sonra neden gülerek anlattılar?" "Olay anı kamerada kayıtlıyken, neden bazı görüntüler kayıp?" "Cinayette kullanılan bıçak, nasıl oldu da 'yasaklı değil' sayıldı?" "Mattia'nın mezarına saldıranlar kimdi ve neden yaptılar?" "Aileye yöneltilen ölüm tehditleri neden hâlâ devam ediyor?" "15 yaşındaki katiller, sadece 12-15 yıl ceza alıp çıkacak mı?" "Bu dava, çocuk adalet sisteminin zaaflarını mı gösteriyor?" "Toplum olarak bu cinayete sessiz kalırsak, sıradaki kim olacak?"
CEZA HUKUKU
Mustafa ARDIÇ
5/26/20255 min oku


Ahmet Minguzzi Cinayeti: Merak Edilen Sorular ve Cevaplar
15 yaşındaki bir çocuk, İstanbul'un göbeğinde neden öldürüldü?
Maalesef Mattia Ahmet Minguzzi, İstanbul Kadıköy’de kaykay malzemesi almaya gittiği pazarda tamamen anlamsız bir tartışma yüzünden öldürüldü. Orada karşılaştığı yaşıtı iki çocuk, Mattia ve arkadaşlarına sataştı: “Bisikletçiler burada ne yapıyorsunuz?” diye çıkıştılar; Mattia da “Bu kaykay kardeşim” diye cevap verdi. Pazarcılar iki kez araya girip tarafları ayırdı ama üçüncü tartışmada saldırganlardan B.B. tezgahtan kaptığı bıçakla Mattia’yı üç yerinden bıçakladı, diğeri de yere düşen çocuğu tekmeledi. Kısacası İstanbul’un göbeğinde 15 yaşındaki bir çocuk, sudan bir sebeple çıkan kavganın vahşice tırmanması sonucu hayattan koparıldı.
Sanıklar, cinayeti işledikten sonra neden gülerek anlattılar?
Çünkü ortada ne vicdan ne pişmanlık vardı; yaptıkları vahşeti gurur duyar gibi anlattılar. Ahmet yerde kanlar içinde can çekişirken, saldırganlar kaçıp Fikirtepe metrobüs durağında arkadaşlarıyla buluştu ve bu cinayeti gülerek birbirlerine anlatmaya başladılar. Güya bir zafer kazanmış gibi el kol hareketleriyle bıçağı nasıl sapladığını tarif eden katil zanlısı, zerre pişmanlık göstermedi. Böylesine gülerek anlatmaları, insanlıktan ne kadar uzaklaştıklarını ve vicdansızlığın geldiği noktayı gözler önüne serdi.
Olay anı kamerada kayıtlıyken, neden bazı görüntüler kayıp?
Evet, pazar yerindeki güvenlik kameraları olayı kaydetti; ancak ne yazık ki önemli bir kısmı kayıp çünkü zamanında emniyet tarafından alınmamış. Olay yerinin hemen yanındaki parkın kamera kayıtlarının, kayıt süresi dolunca otomatik silindiği ortaya çıktı . Yani cinayetten sonra derhal el konulması gereken görüntüler, ilgisizlik yüzünden zamanaşımına uğrayıp yok olmuş . Böylesine önemli bir delilin ortada olmaması hukuk adına utanç verici. Aile avukatı da “en önemli delilin silinmesi kabul edilemez” diyerek tepki gösterdi .
Cinayette kullanılan bıçak, nasıl oldu da "yasaklı alet'' sayılmadı?
İnanması güç ama yasalardaki teknik tanım nedeniyle cinayet aleti olan bıçak “yasaklı alet” sayılmadı. Yapılan incelemede bıçağın yaklaşık 10 cm uzunluğunda, bildik bir pazar bıçağı olduğu belirlendi ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Kanunu’na göre bu, yasak kapsamına girmiyor . Kanuna göre bıçakların silah sayılması için belli bir uzunluğu aşması gerekiyor; Adalet Bakanlığı da evde kullanılan ekmek bıçağının bile kanunen suç teşkil etmediğini, bu olayda da bıçağın yasal sınır altında kaldığını açıkladı. Sonuç olarak B.B. hakkında “izinsiz bıçak bulundurma” suçundan takipsizlik kararı verildi. Aile bu karara isyan ediyor: 15 yaşındaki evladımızı öldüren bıçak eğer yasak sayılmıyorsa, hangisi sayılacak diye sitem ediyorlar .
Mattia'nın mezarına saldıranlar kimdi ve neden yaptılar?
Mattia’nın mezarına yapılan saldırı, insanın kanını donduran bir saygısızlık örneğiydi. İlk duruşma günü, 67 yaşındaki Duran A. adlı bir şahıs Bakırköy Mezarlığı’nda Mattia’nın kabrine gidip demir çitlerini tekmeleyerek tahrip etti. Yakalanan bu kişi ifadesinde “mezarı merak ettim, çitlere ayağım takıldı düştüm, sinirlenip tekmeledim” diye akla ziyan bir bahane öne sürdü; kimseden talimat almadığını iddia etti. Şu an hakkında mezarlığa zarar vermekten dava açıldı ve 1 ila 4 yıl arası hapis isteniyor. Yani mezarı tahrip eden, akli dengesi tartışmalı bu 67 yaşındaki adamdı. Bu saldırı aileyi derinden yaraladı.
Aileye yöneltilen ölüm tehditleri neden hâlâ devam ediyor?
Çünkü canileri öven ve aileyi sindirmeye çalışan bazı vicdansızlar ısrarla sahnedeler. Aylarca, kendilerini fail çocukların akrabası olarak tanıtan maskeli motosikletli kişiler, Minguzzi ailesine sistematik şekilde ölüm tehditleri savurdu . Sosyal medyada da katilleri kahramanlaştıran ve aileye küstahça mesajlar atanlar çıktı. Emniyet bu şahıslardan beşini tespit etti; dördü çocuk toplam 5 kişi “birden fazla kişiyle ve silahla tehdit” suçundan tutuklandı. Fakat buna rağmen hâlâ zaman zaman farklı hesaplardan veya gizli numaralardan tehditler devam ediyor. Bu rezil cesareti kendilerinde bulmalarının nedeni, toplumsal infiali umursamayıp suçluyu sahiplenen bir kesimin varlığı maalesef. Aile adalet peşinde koşarken bile can güvenliği endişesi yaşıyor; bu durum yürek parçalayıcı.
15 yaşındaki katiller, sadece 12-15 yıl ceza alıp çıkacak mı?
Kanun değişmez ve indirimler uygulanırsa, evet ne yazık ki öyle olacak gibi görünüyor. Türk Ceza Kanunu’na göre 18 yaşından küçük suçlulara otomatik olarak yaş indirimi yapılıyor; 15-18 yaş arası bir failin müebbet hapis cezası alması gereken bir suç, sadece 12 ila 15 yıl hapse çevriliyor. Şu an B.B. ve U.B. “çocuğa karşı kasten öldürme” suçundan 18 yıldan 24 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor. Mahkeme en üst sınırdan ceza verse bile çocuk oldukları için cezaları indirilecek. İyi hal indirimi, haksız tahrik gibi indirimler de uygulanırsa ceza daha da düşebilir. Toplum vicdanını sızlatan da bu: Gencecik bir canı alan katiller 30’lu yaşlarına varmadan özgür kalma ihtimaline sahip. Aile de bu duruma isyan ediyor; “cani de olsa çocuk diye hafif cezayla kurtulmasın” diyerek adaletin tam tecellisini istiyor.
Bu dava, çocuk adalet sisteminin zaaflarını mı gösteriyor?
Evet, ne acı ki bu dava çocuk adaletindeki ciddi zaafları gözler önüne serdi. Katil zanlılarının geçmişine bakınca, daha önce defalarca suça karıştıkları halde ellerini kollarını sallayarak sokakta dolaştıkları anlaşıldı. B.B.’nin olaydan bir ay önce polisin üst aramasında satır taşıdığı tespit edilmiş; “babam pideci, o istedi” diye kendini savunmuş ve satır yasaklı alet sayılmadığı için hakkında takipsizlik verilmiş . Öte yandan U.B. ve arkadaşları, geçtiğimiz yıl bir çocuğu bıçakla tehdit edip zorla el öptürdükleri bir olayı videoya çekip yayımlamışlar; şikayet olmasına rağmen “yeterli delil yok” denilerek yine ceza almamışlar . Görüyoruz ki bu çocuklar için ne aile ne okul ne de adli makamlar zamanında etkili bir müdahale yapabilmiş.
Sonuç olarak gerekli önlemler alınmayınca cesaretlenen bu suça sürüklenen çocuklar, en sonunda bir cana kıydılar. Minguzzi davası, çocukların suça karışması halinde sistemin ne kadar yetersiz kaldığını acı bir şekilde gösteriyor. Bu olay sonrası yetkililer de çocuk suçlularla ilgili yasal düzenlemelerin gözden geçirilmesi gerektiğini dile getirmeye başladı .
Toplum olarak bu cinayete sessiz kalırsak, sıradaki kim olacak?
Eğer bu vahşi cinayete sessiz kalırsak, korkarım ki yarın benzeri bir vahşeti başka masumlarda görmeye devam ederiz. Sessiz kalmak, böylesi canilikleri adeta normalleştirir. Nitekim bu olaydan sonra sosyal medyada katilleri öven paylaşımlar yapıldı; hatta 12-14 yaşlarında bazı çocuklar katilin saç stilini taklit edip cinayetin işlendiği pazara giderek video çektiler.
Bu ne anlama geliyor?
Eğer toplum olarak “Artık yeter” diye ayağa kalkmazsak, böyle kişiler kendini haklı sanacak ve bir sonraki kurban belki de bizim evladımız olacak. Daha kaç çocuğun canı yanacak? Toplum vicdanı bu konuda sessiz kalmamalı. Mattia’nın annesinin dediği gibi: “Değil ülkeyi, dünyayı ayağa kaldıracağız” – aksi halde sıradaki acının kapımızı çalması an meselesi. Sessiz kalırsak zulüm kazanır.